Sakız Eylem Planının Düşündürdükleri

Geçenlerde “Sakız Eylem Planı 2014-2019” u inceledim. Uzun soluklu ve çok yönlü bir proje, görev alan herkese başarılar dilerim. Ancak bazı düşüncelerimi de yeri gelmişken belirtmek isterim.

Sakız ağacı konusunda bilgi kirliliği ne yazık ki hala had safhada. Bunu düzeltmek yine bizlere düşüyor. Böyle projelerde, keşke konusunun uzmanı bir iktisat tarihçisi veya etno botanikçi ile işbirliği yapılabilse de, sakız ağacı yetiştiriciliğinin Anadolu’daki geçmişi konusunda güvenilir tarihi kaynaklara ulaşılsa. Maalesef bu konuda hep birtakım kaynaklardan bahsedilirse de, bunlara ulaşmak kimseye nasip olmamıştır.

Sakız ormanları kuralım mı? Sakız adasındaki sakızlıklar, toprak derinliğinin de elverdiği ölçüde güney yönlerine bakan alanlarda kurulmuş, ormandan ziyade sık dikim meyve bahçesi görünümüne sahip plantasyonlardır. Dolayısıyla sektörün küçük aile işletmeleri şeklindeki yapısı göz ardı edilerek, neden sürekli “Orman” vurgusu yapıldığına herhangi bir anlam vermek zor görünmektedir.

Klon bahçeleri ve klon parkı kurulmalı mı? Eylem planı kapsamında bir klon seleksiyonu projesinden bahsedilmemektedir. Olası klonal farklılıkların ortaya çıkabileceği herhangi bir sakızlık var mıdır? Bilmiyorum. Buna örnek, ancak şu an yasal koruma altındaki Alaçatı sakızlığı olabilir. Nitekim sakız adasında yetiştirilen başlıca klonlardan üçü, burada da bulunmaktadır. Alan  yaklaşık 9 da’dır.

Neden çelikle çoğaltma? Sakız ağacının kültür tarihinde aşı ile çoğaltma yöntemi hiç yer almamaktadır. Aşılamada kalem/anaç interaksiyonu söz konusu olup etkileşim olumlu yönde de olabilir, olumsuz yönde de. Aşılamaya sadece çelik kaynağı veya daldırma için kullanılacak ana bitki (stock plant, mother plant) elde etmek için başvurulmalıdır. Sakız ağacının geleneksel çoğaltma yöntemini, odun çeliklerinin doğrudan araziye dikilmesi oluşturmaktadır. Dolayısıyla yabanilerin yerinde aşılanması yöntemi de pek anlam taşımamaktadır.

Anaç olarak sürekli vurgu yapılan Atlantik sakızı (P.atlantica), moleküler çalışmalarda sakız ağacıyla akrabalığı en uzak tür olarak belirlenmiştir. Aşı elemanları arasındaki akrabalık derecesinin durumu, aşı başarısı üzerinde ileriki yıllar için de belirleyici olmaktadır. Bu nedenle anaç-kalem interaksiyonundan kaynaklanabilecek olumsuzluklar, akraba türlerin anaç olarak kullanılmasını riskli kılmaktadır.

Doğadaki yabani sakız çalılarının terbiye edilerek üretime kazandırılması, sakız ağacının kültür tarihinde kesinlikle yer alamayan bir uygulamadır. Hiçbir pratik ve bilimsel desteğe de sahip değildir.

Sakız ağacı 6 yaşında mı sakız verir? Sakız ağacında sakız verimi, gövde ve dalların kalınlaşmasıyla doğru orantılıdır. Kabuk dokusu (korteks) ne kadar kalın olursa, içinde barındırdığı salgı (sakız, mastik) kanallarının sayısı da o kadar fazla olur. Bir yaşındaki bir fidan dahi, gövdesi çizildiğinde, yarım  gram da olsa sakız verir.

Yunanistan’da yapılan kapsamlı bir sosyo-ekonomik araştırmaya göre, sakız adasındaki üretici nüfus hızla yaşlanmaktadır. Bu durumun damla sakızı sektörü açısından orta vadede önemli sorun yaratacağı düşünülmektedir. Ortaya çıkacak bu durumdan, ülkemizin önemli yararlar sağlaması söz konusudur. Bununla beraber, sakız ağacında yetiştiricilik faaliyetlerinin hemen tamamının turizm sezonuyla aynı zamana denk geldiği, bu durumun işgücü temini açısından sıkıntılara neden olabileceği göz ardı edilmemelidir.

Eylem planı, ağırlıklı olarak fidan üretimi ve buna yönelik uygun yöntem belirlemeyi hedeflemektedir. Sakız ağacının geleceğini belirleyecek en önemli konu, bence, devlet desteği kapsamına alınma ve desteğin içeriğiyle ilgilidir. Sakız ağacı yetiştiriciliğine verilecek destek çok özel ve geniş kapsamlı olmalıdır. Bunun yanında eko- turizm ve agro- turizmle bağlantılı üretim modellerinin geliştirilmesi de önem taşımaktadır. Yoksa, eylem planında vurgulandığı gibi, “Sakız ormanları kurulmasında en önemli engelin fidan temini “ olduğu öngörüsüne katılmak mümkün değildir.